Geçen yazımızda kömür santrallerinin elektrik enerjisi üretimindeki konumunu ele almıştık. Oradaki verilere baktığımızda, kömür santrallerinin geçmişte ucuz elektrik enerjisi iddiası varken günümüze geldiğimizde bu iddialarının ortadan kalktığını tespit etmiş bulunuyoruz. Bunun yanı sıra kömür santrallerinin elektrik üretiminde karbon emisyonu şampiyonu olduğunu da IPCC raporları açıkça ortaya koymuş bulunuyor. Bu noktada Uluslararası Enerji Ajansının 2020 raporunda yer alan megavat başına ABD doları cinsinden enerji maliyetlerine bir kez daha bakmakta fayda var. Şekil 4’de yer alan bu değerlere göre, 2020 yılından bu yana geniş ölçekli güneş paneli santralleri ve toprak üzerine inşa edilen rüzgar santrallerinin kömür santrallerinin yarı fiyatına enerji üretmekte olduğunu bir kez daha teyit edebiliyoruz. Bu iki kaynak Avrupa Birliği'nin enerji bağımlılığının sona erdirilmesi adına önemli bir avantaj sunuyor.  Bilindiği gibi Avrupa Birliği enerjisinin önemli bir kısmını fosil yakıtlardan sağlamaktaydı. Bu durum 2022 Şubat ayında Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimiyle birlikte çok rahatsız edici bir bağımlılık haline dönüştü. Rusya'daki mevcut yönetim, uzun yıllar boyunca özellikle Almanya'nın talebi ve ısrarı sonucu oluşturulmuş olan Avrupa'nın doğal gaz ve petrol ithalatındaki baş oyuncu olma rolünü bir tehdit unsuru olarak kullanmak istedi.  Aynı dönemde yenilenebilir kaynaklardaki yukarıda sözünü ettiğimiz birim maliyet düşüşünün ve iklim değişikliğinin görülebilir hale gelmesinin etkileriyle Avrupalı kanun koyucular Avrupalı toplumların dönüşüm için uygun bir konuma geldiklerini tespit ettiler. Çok daha uzun süreden bu yana hazırlanan bu geçiş, peş peşe yaşanan bu üç  olayın yani COVID-19 pandemisinin, Rusya'nın Ukrayna saldırısının ve iklim değişikliği etkilerinin görülebilir hale gelmesiyle tetiklendi. Aynı dönemde yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyetlerinin rekabetçi hale gelmelerinin etkisiyle, karar alıcıların önü açılmış oldu.

Aslında AB’nin bu eğiliminin süreklilik göstermesinin elektrikli araçlara geçiş için hazırlıkları kolaylaştırdığını ifade etmeliyiz. Geldiğimiz noktada bir kaç yeni AB üyesinin kömür santrallerinin etkin kullanımına devam ettiğini görüyoruz. Şekil 1’de Avrupa Birliği ülkelerindeki kömür santrallerinin ülkelere göre dağılımını görebiliriz. Ancak öngörülebilir bir gelecekte bu santrallerin kapanacağını ve AB’nin tamamen kömürsüz bir elektrik üretimi sonucuna varacağını aşağıdaki haritalardan anlayabiliyoruz.

 

Şekil 1’de Avrupa Birliği ülkelerinde yer alan kömür elektrik santrallerinin Avrupa haritası üzerindeki görünümü verilmektedir. Görüldüğü kadarıyla kömüre kolay ulaşımı olan ülkeler , beklendiği gibi, kömür santrallerine yüklenmişler. İngiltere, Orta ve Doğu Avrupa ile Türkiye bu şeklide yoğun kömür santralleri yatırımı yapmışlar. Şekil 1 faal ve gayrifaal tüm santrallerin haritasını veriyor. Bir de faal durumda olanları değerlendirmek yerinde olur. Şekil 2’de  Avrupa haritasında aktif olarak faaliyete devam eden kömür elektrik santrallerini görüyoruz.  Büyük daireler 1000 MW küçükler 100 MW ifade etmektedirler. Buna göre Avrupa’nın batısı tamamen kömürden uzaklaşmıştır. Fransa, İspanya, İskandinav ülkeleri ve İtalya ile Avusturya ile İsviçre’de ya hiç kömür santrali kalmamış ya da tek tük faal santral görülüyor. Almanya, Polonya ve Balkan ülkeleriyle Türkiye’nin kömür santralleri ise faaldir. Türkiye faal kömür santralleri sayısında ve kapasitesinde uzun yıllardır dünyadaki ilk sıralarda yer alan ülkeler arasında gösteriliyor.   

Şekil 3 Avrupa'da bugüne dek kapatılıp emekli edilmiş kömür elektrik santralleri haritasını vermektedir. Yukarıdaki Şekil 2 ile uyumlu olarak Avrupa’da bugüne kadar emekliye ayrılarak faaliyetine son verilen kömür santrallerinin haritasına baktığımızda, İspanya, İngiltere ve Benelüks ülkelerinin kömür santrallerini kapatmak konusunda başı çektiğini görüyoruz. Türkiye ve Romanya’nın kömür santrallerini kapatmak konusunda isteksiz olduğunu Şekil 2’deki haritada üzerlerinde yer alamayan noktalardan anlayabiliriz. Tabii ki AB Komisyonunun ve AB üyesi ülke hükümetlerinin kararları doğrultusunda Avrupa’da kömür santrallerinin kapanmaya devam edeceğini rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Hükümetlerden gelen karar bildirimlerine göre oluşturulmuş olan Şekil 4’deki haritada, en geç 2030 yılına kadar faaliyetine son verilecek kömür santrallerini görüyoruz. Almanya ve Polonya’nın da diğer Avrupa ülkeleri gibi santrallerini kapatmaya kararlı oldukları görülüyor. Örneğin Almanya’daki en büyük kömür santrali olan Jaenschwalde santrali 1981’den beri faal ve toplam kapasitesi 5210 MW. Bu devasa bir kapasiteyi ifade ediyor. Akkuyu’da Rusya’ya ait olacak şekilde inşaatı süren nükleer santralin Türkiye’nin %10 elektrik ihtiyacına cevap vermesinin hesaplandığı düşünüldüğünde söz konusu Alman santralinin kapasitesinin devasa boyutu daha açık şekilde ortaya çıkıyor. Alman hükümeti bu santrali 2028 itibariyle tamamen devre dışı bırakmaya karar vermiş. Bu büyük kapasiteler devreden çıktıkça daha fazla yenilebilir enerji kaynağının devreye gireceğini öngörüyoruz. Bu sayede hem elektrik enerjisinin birim maliyetinin düşmesi sağlanacak hem de elektrik enerjisinin üretiminde ortaya çıkan CO2 gaz salınımları sıfıra doğru çekilecek.

Maliyetler dediğimizde Şekil 5 mevcut durumun nereye doğru evrildiğini gösteriyor. Uluslararası Enerji Ajansının 5 yılda bir yayınladığı ve en son 2020 baskısının elimize geçmiş olan raporuna göre OECD üyesi ülkeler ve buna ek olarak, Brezilya, Rusya ve Romanya gibi bazı önemli ülkelerin ortalama enerji maliyetlerini görebiliyoruz. Ortalama değerlere göre daha 2020 yılından itibaren rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinin birim elektrik elde etme maliyetlerinin 50-60 ABD doları seviyesinde olduğu görülüyor. Diğer enerji kaynaklarına göre oldukça rekabetçi bir noktaya varmış olan bu kaynakların yoğun kullanımı elektrik enerjisinin karbon etkisini de azaltacak, zamanla sıfıra çekecektir.