Dünya nüfusu 8 Milyara ulaştı. 1950 yılında takriben 2.5 Milyar olan dünya nüfusu 2000 yılında 6 Milyar 114 Milyon olarak kaydedilmiş. 50 yılda 3.5 Milyar artan nüfus son yirmi iki senede nerdeyse 2 Milyar artmış ve hızla da artmağa devam ediyor. Nüfus artarken tüketime yetişmek için fabrikalar da üretimlerini arttırıyor. Üretim esnasındaki karbon salınımı da atmosferin yapısını bozuyor. Küresel İklim değişikliği yaşanırken bir çok şehirde sağlığa zararlı hava kirliliği görülüyor. Uluslararası bir televizyon kanalı hava raporlarının yanında dünya başkentlerindeki hava kirliliğini 1 ile 4 arasında derecelendirip gösteriyor.

   Dünya Ekonomik Forum( World Economic Forum) ve Avrupa Parlementosu bu konudaki çalışmalarına hız verdi. En önem verdikleri nokta Kapalı Devre Ekonomi yönetimi, hem israfı önlemek hem de yenilenebilir enerjiden yararlanmak için farklı raporlar yayınlıyorlar.

   EIB, (Avrupa Yatırım Bankası) Doğa krizinin ve iklim krizinin birbiriyle yakından bağlantılı olduğunu ve her iki konunun da birlikte ele alınması gerektiğini söylüyor. Ayrıca doğa ve biyoçeşitlilik, insanlığın refahının temelini oluşturduğunu,gezegendeki tüm ekonomik faaliyetleri desteklediğini belirtiyorlar.Ancak biyoçeşitliliğin çok somut olmayan faydası, önemi görmezden gelinip, çevre sorunlarının kritik bir seviyeye gelmesine göz yumulmuş görünüyor. Doğa krizi ve iklim krizi yakından bağlantılı olduğu ,birini ele almadan diğerinin ele alınamayacağı özellikle gündeme getirilmiş. Avrupa Yatırım Bankasının Baş Biyoçeşitlilik uzmanı neyin ve nasıl tehlikede olduğunu şöyle açıklamış; Ekonominin tüm sektörleri şu ya da bu şekilde biyoçeşitliliğe güvendiğini ancak GSMH'nın yarısından fazlası önemli ölçüde buna bağlı olduğundan ve maliyetleri yükselteceğinden , doğa, gıda ve temiz su gibi yaşamı destekleyen hizmetlerle birlikte, taşkın koruması, besin döngüsü, su filtrasyonu ve de çevre kirliliği gibi konular göz ardı edilmiş , şimdiki ve gelecek nesillerin refahına yönelik riskler artmış.

   Zürih’te yapılan bir çalışmada kişi başı yıllık atık miktarının 3 ton olduğu belirlenmiş. Buna bağlı olarak Kapalı Devre Ekonomi yönetimi gündeme gelmiş. Bunun anlamı “al, yap ve at” modelinden uzaklaşıp ‘’azalt, yeniden kullan ve dönüşüme tabi tut’’ modeline geçmeyi planlıyorlar. Yenilenebilir enerjiyi öne çıkarırken mevcut varlıkların tamirine ve yenilenmelerini tavsiye ediyorlar. Hem pahalılığa karşı hem de iklim değişikliğine karşı kullan at yerine, kullanırken tamir et ve yenile modeli önem kazanıyor. Mümkün olduğu kadar da atıkların geri dönüşümü hedefleniyor. Seneler önce Avrupa’da bir çok atık kutusu yanında kahve kapsül kutusu dikkatimi çekmişti. Kapsüldeki alüminyumu bile ayrı değerlendiriyorlardı.
   Özetle Kapalı Devre Ekonomi yönetimindeki amaç üretim ve tüketim duyarlılığının arttırılması ve mümkün olduğu kadar küresel kaynakların az tüketilip, çevresel atıkların azaltılarak küresel ısınmaya karşı karbon gaz salınımının düşürülmesi hedefleniyor.

Cüneyt Türktan

Advert

Advert