Belirli dönemlerde yaşamış kuşakların ortak paylaştıkları bir çok değer olur. Bu kuşaklar boyu süren bir takım değişmezler olduğu anlamına gelir. Örneğin İngiliz tekstilinin dünyayı ele geçirmesi kuşaklar boyunca İngiliz malına olan kalite güvenini körüklemiştir. O kadar ki Türkçe’de İngiliz siciminin kalitesiyle ilgili derin atasözleri bile vardır. Veyahut başka bir örnekte şarabın iyisinin Fransız olmasıdır. Hasat ve üretim tekniklerinin dünyanın her yerine yayılamadığı yüzyıllar boyunca bu bilgi de doğru kalmıştır. Yani 1400’lerde yaşayan bir Balkan kentsoylusu için de 1800’lerde yaşayan bir Amerikalı kentsoylusu için de Fransız şaraplarının tartışılmaz üstünlüğü vardır. Bugün bu önerme o kadar da doğru olmayabilir çünkü aynı üzümlerle yine Fransız kökenli üreticiler başka kıtalarda  aynı üretimi yapıyorlar.

                Daha da ileri gidelim. Örneğin atlı ulaşım yüzyıllar boyunca ulaşımın temel direği olmuş. Bir yerden başka bir yere gitmeyi planlayanların elinde sadece atlı arabalar varmış alternatifi çok az olsa da. Ve bu durum belki de bin yıllarca sürmüş. Yani babasının değil dedesinin veya büyük anneannesinin değil ama onların da onlarca göbek ötesi ile benzer araçları benzer yollarda kullanmışlar. Bu durum kuşaklar boyunca bir çok referansın sabit kalmasına olanak sağlamış. Belirli dezavantajları olsa da bazı faydaları da var bu durumun. Avantajlarına bakarsak ilk olarak kuşaklar boyu ortam ve koşullara uyumda eğitim, altyapı ve benzeri yatırımların uzun vadeli olarak kendini finanse edebilme imkanının oluştuğunu görebiliriz. Yani misal olarak veriyorum; elektrikli araçlara geçerken bütün eğitim kitaplarını, ders içeriklerini, oto tamirhanelerini, imalathaneleri, otoparkları vesaire, yüksek miktarlı yatırımlarla yenileyeceğiz. Bu yatırımlar önümüzdeki iki yüzyıl değişmeden veya çok az değişiklikle kullanılacak yatırımlar ise fevkalade verimli yatırımlar olur. Hem yatırımcılara para kazandırır hem tüketiciyi sürekli yeni ürün peşinde koşmaktan kurtarır hem de bir ebeveyn ile çocuğunun arasındaki kuşaksal algı farklılığını azaltır. Ama elektrikli araçları sadece 20 yıl kullanıp sonrasında hidrojen teknolojisine geçersek o durumda bu kadar insani ve fiziki altyapı yatırımının verimliliği hemen düşer. Buna ek olarak bir kuşak elektrik diğeri hidrojeni yeni teknoloji olarak bildiğinden konuştukları bilgiler de birbirinden farklılaşır.

                Bu şekilde baktığımızda baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojilerin bir kuşak hayatı boyunca bizleri nasıl etkileyip değiştirdiğini tespit edeceğiz. Söz konusu değişimler sadece teknolojik sıçrama yaratmıyorlar. Günlük yaşamlarda onların getirdiklerine uygun bir uyum sağlama çalışması da gerekiyor. Bu bağlamda iki örnek ile durumun ne kadar hızla evrildiğini anlatmaya çalışacağım. İki örnekten birisi walkman ikincisi de CD. Bu iki örnek hayatlarımıza hızla girip hızla çıkan ürünlere mükemmel örnekler.

                İlk olarak bilgiyi verelim çünkü bugün 20 yaşın altındakiler için CD’nin veya walkman’in çok bir anlam ifade ettiğini sanmıyorum. Yazının içinde yer alan kutucuklarda sırasıyla Walkman, CD ve iPod’un kısa tarihlerini ve satış bilgilerini bulabilirsiniz.

                Hepsinde ortaklaşa ortaya çıkan bir kaç nokta var. İlk olarak üçü de piyasaya sürüldüklerinde devrim yaratan ürünler. Walkman bireysel olarak müzik dinleyebilme kültürünü getirdi hem de 1980’lerde. Kompakt diskler ses kayıt teknolojisinde hem kaliteyi yükselttiler hem de depolama alanını geliştirdiler. iPod ise kayıt kalitesini bir kademe daha yukarı alırken taşınabilir boyutu küçültüp cebe girecek hale getirdi. İkincisi bu yaratıcı ürünlerin hepsi günlük hayatlara entegre oldular. Yani küçük bir uzmanlaşmış grubun değil ama büyük tüketici kitlesinin her gün kullandıkları birer alet oldular. Üçüncüsü bağlı teknolojileri de etkileyerek diğer iş alanlarını da etkilediler. Müzik endüstrisini doğrudan etkiledikleri çok aşikar idi. Kayıt teknolojisi değişti, paylaşım imkanlarını değiştirdiler. Onlardan önce bireyler arasında depolanmış ses kayıtlarının paylaşımı farklı metodlarla yapılmak durumundaydı. Ya ses kasedini paylaşırdınız bu ses kasedi ancak yüksek volümlü dinlenecek teyplerde çalınırdı. Ya da kasetten sonra CD paylaşırdınız ama bu her iki kayıt türü de fiziken kırılma, eğilme, çizilme gibi bozulmalara açık olurdu. iPod ile bu deformasyon benzeri sorunlar çözülmüş oldu.

 

                İki ortak nokta daha var ki asıl dokunmak istediğim konular bunlar :

                Hızlı değişen tüketim ve ürün ilişkisi

                Tüketim toplumu dediğimiz bütün ürün gruplarının kısa dönemlerde yenilenmesini gerektiren yani kullanım ömürleri az olan ürünlerin sürekli tüketilmesi üzerine kurulu bir yapıdır. Bu sayede ekonominin ve üretim çarklarının sürekli talep ile kamçılanması amaçlanır. Her ne kadar hızlı büyümeyi tahrik ettiği için siyasi ve ekonomik karar odaklarının gözdesi olsa da bu toplum sözleşmesi modelinde önemli sıkıntılarla karşılaştık. Tüketim toplumu felsefesinin tarihine girmeyeceğim, konumuz değil.  Ancak son yüzyılda çevresel, sosyal, iklimsel ve doğal hayat üzerindeki olumsuz etkilerini görmezden gelmek artık mümkün değil. Hızlı tüketilen ürünler maalesef doğaya ağır zararlar vermemize sebebiyet veriyorlar. Bu zararlar uzaklaşmanın bir yolu ürünlerin en baştan geri dönüşüm sürecinin tasarımdan itibaren ele alınması olacaktır. Eğer ürünler geri dönüşüme uygun şekilde tasarlanırsa o durumda hem geri dönüşüm zinciri ekonomik olacak hem de toplumsal maliyeti azaltılacaktır.

                Bugün elektrikli otomobillerin yaygınlaşmasıyla gerek otomotiv imalatçıları gerekse de kanun koyucular ellerindeki fırsatı iyi kullanmak durumundadırlar. Eğer hızla tüketim sebebiyle geri dönüşümü düşünülmemiş ürünler piyasaya sürülürse tabii bunların çevre etkilerini yok etmek için vergi mükelleflerinin fazladan para ödemeleri gerekecektir. Bunun önüne geçmek için batarya, şarj istasyonları ve benzeri ürünlerde sektörel standardların oluşturulması gereklidir. Bu anlamda ne Elon Musk gibi megalomanların ne de Steve Jobs gibi kendine özgülük saplantılı marka yaratıcılarının hırslarına izin verilmemelidir. Bu tür sektör oyuncuları kendi markalarını diğerlerinden ayrıştırmak adına yaptıkları standard dışı uygulamalarla teknolojik ürünlerin çevre etkilerini katlayarak artmalarına sebep olmaktadırlar. Örnek mi istersiniz; taşınabilir cihazlarda kullanılan şarj uçlarının yarattığı gereksiz karmaşıklıktan rahatsız olmayan var mıdır? Neden bu sektöre yönelik dünya çapında bir standard uygulanmaz anlamak imkansızdır. Standard olmadığı içim mağazalarda gereksiz yer kaybı, zaman kaybı, kapital kaybı yaşanır. Aynı zamanda aynı evde yaşayan kişiler birbirlerinin telefonunu şarj edemezler her evde üçer beşer şarj kablosu gerekir. Yetmez bir de ticari şarj yapan makinalarında çeşitlilik yüzünden birden çok farklı şarj ucuyla yapılması gerekir. Görmek gerekiyor ki artık bu tür kapitalist marka kaprislerine açık bir dünyada yaşamıyoruz.

                Kuşaklar arasında ortaya çıkan derin algı farkları ve çözümler

                Bir üstteki paragrafta ifade edilen çevresel ve ekonomik kayıpların yanısıra bu tür hızlı değişimler kuşakların ve coğrafi bölgelerle ayrı kürelerde yaşayan ülkelerin kendi aralarındaki diyaloglarını olumsuz etkiliyor. Ben 1966 doğumluyum, benim kuşağımın doğduğu dünyada evlerde ses kayıt teknolojisi yoktu ve bunun hayatımıza 1970’li yıllarda girmesi büyük bir gelişmeydi. Ancak sonradan anladık ki bu aslında bir başlangıçmış ve peşinden bu sütunlarda okuduğunuz kasetçalarlar, walkmenler,CD çalarlar, MP3 çalarlar, iPod’lar geldiler. Bütün bunlara adapte olmak zorunda kaldı bizim nesil. Bunu hafife almamak gerekir çünkü aynı zamanda daktilodan kasetçalarlı bilgisayara, CD ile çalışan masaüstü bilgisayardan taşınabilir bilgisayarlara, evde santrale yazdırma ile arama yapılan ve başında beklenilen sabit telefonlardan akıllı cep telefonlarına kadar onlarca sert değişime adapte olmak zorunda kalan nesillerden söz ediyoruz.

                Genç nesillerin bu farkların getirdiği stresi anlamalarını bekleyemeyiz. Gençler gözlerini zaten akıllı telefonların olduğu bir dünyaya açıyorlar ve onlarda elektrikli otomobile geçişi ve büyük olasılıkla gezegenler arası seyahatler ve hidrojen yakıtına geçişi yaşayacaklar gelecekte. Dolayısıyla 40 yaşın üstünde olan nesillerin daha 30-45 yıl daha ömür beklentileri olduğunu düşünürsek bu kuşakların verimliliğinin devam etmesi ve mutsuz kitleler yaratmamak adına onlar için adaptasyon programlarının düşünülmesi gerekecektir. Ayrıca ürünler tasarlanırken her yaş kuşağının kolaylıkla hakim olacağı şekilde düşünceler üretmek gerekiyor. Bütün bunların içinde bu kuşakların geri dönüşüm ve çevre etkileri hakkındaki zayıf bilinç ve algılarının da işlenerek geliştirilmesi önemli bir kamusal çalışma alanı olmak durumunda.

SONUÇ

  • Hızlı tüketim kültürünün yarattığı yıkıcı etkiler hem çevre hem ekonomi hem de kuşakların mutluluğu üzerinde ağır biçimde hissediliyor.
  • Hızlı tüketim kültüründen vazgeçmek zor görünüyor. Ama hızlı tüketimin tasarım, üretim ve sonrası aşamalarını tekrardan tasarlayarak bu etkileri ortadan kaldırmak zorunluluğu oluşmuş durumda.
  • Orta yaş üstü kuşakların kamu programlarıyla hem yeni teknolojilerle barışık hale gelmeleri hem de geri dönüşüm konusunda olabildiğince hassaslaştırılmaları gerektiği görünüyor.
  • Ve tabii elektronik atıklar konusunda bir yazı ile bu konuya devam ederiz.

Sağlıklı neşeli günler ve esenlikler dilerim.

Ümit BATMAZ

Advert

Advert