Advert

DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI) NİÇİN GÖRMEMİZİ ETKİLER?

SAĞLIK - 05-04-2023 21:35

DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI) NİÇİN GÖRMEMİZİ ETKİLER?
Advert

Diyabet (şeker hastalığı) birçok organ sisteminin yanısıra  görme bozukluğuna da  neden olabilen sistemik, kronik bir metabolizma hastalığıdır.

Şeker hastalığında görme sorunları gelip geçici görme bozuklukları, çift görme, hatta kalıcı görme kaybı şeklinde karşımıza çıkabilmektedir.

Geçici görme bozuklukları kan şekerindeki dalgalanmalara bağlıdır. Kan şekeri yükseldiği zaman göz içerisindeki sıvıdaki şeker miktarıda buna paralel olarak artar. Bu durumda gözün kırıcılık gücüde yoğunluk artışına bağlı olarak artmış olur ve gözlük numarasında myopiye doğru bir artış şeklinde değişiklik saptanır. Gözün kırıcılığındaki bu değişiklikleri kişi gözlük numarasındaki değişiklikler olarak düşünür. Ancak bu durum geçici olup, kan şekerindeki dalgalanmalar kontrol altına alındığında kaybolurlar. Yine benzer bir durum da özellikle insülin uygulanması gibi kan şekerinde ani değişiklikler oluşturan ilaç kullanımlarında karşımıza çıknmaktadır. Gözlük muayenelerinde bu durum göz önüne alınmalı ve kan şekeri oldukça düzensiz giden bir hastada metabolik kontrol sağlandığı zaman yeni bir gözlük reçetesi vermeyi tercih ederiz.

Şeker hastalarında katarakt gelişimi de sık ve erken yaşlarda gerçekleşmektedir. Katarakt gelişimi sırasında da hastanın uzun yıllardır kullandığı gözlük numaralarında kısa sürede ortaya çıkan bir değişiklik gelişebilmektedir.  Hastanın görmesini etkileyecek başka bir göz sorunu yoksa son derece başarıyla gerçekleştirilen katarakt ameliyatı sonrasında hasta tekrar iyi bir görmeye kavuşmaktadır.

Şeker hastalarında en sık karşılaşılan göz sorunu tıp dilindeki adıyla diyabetik retinopati”dir. Diyabete bağlı olarak göz duvarının en içteki tabakası olan ve görme hücrelerinin yeraldığı ağ tabakanın )retina) hasarlarına verilen addır. Diyabetik retinopatinin iyi izlenmesi ve gerekirse ilaç enjeksiyonları, lazerler ya da ameliyatlar ile tedavi edilmesi görme fonksiyonunun korunması açısından çok önemlidir.

Diyabetik retinopati en erken evrelerde hiçbir şikayete yol açmaz. Hatta ileri evrelere kadar hastanın görme şikayeti olmayabilir veya görme kaybı yavaş yavaş ilerlediğinden kişi günlük yaşamını etkileyecek derecede görme bozukluğu gelişene kadar sorunun farkına varmaz. Bu nedenle diyabet tanısı almış her hastanın erken tanı ve tedavi için mutlaka yıllık göz dibi muayenesi yaptırması gerekir. Düzenli göz dibi muayenesi yaptırmayan hastalar ani görme kaybı veya görme bulanıklığı, göz önde uçuşma şikayetleri ile gelirler. Bu şikayetler, özellikle ciddi görme kaybı özellikle metabolik kontrolün olmadığı şeker hastalarında yavaş yavaş ve uzun bir zaman içerisinde gelişirler. Bunu en az düzeyde tutmak için hastaların düzenli göz kontrollerini yaptırmaları, kan şekerlerinin fizyolojik sınırlarda seyretmesinin sağlanması ve kan basıncınında düzenlenmiş olması çok önemlidir. Çünkü ağ tabakadaki damarlar vücuttaki damar sisteminin bir parçasıdırlar, dolayısıyla diyabetli bir kişide gözdeki bu bozukluğu tek başına bir göz hastalığı olarak düşünemeyiz. Diyabetik retinopati vücutta kanlanması olan tüm organları etkileyen şeker hastalığının gözdeki bulgusudur. Ağ tabakada küçük damarlardaki tıkanıklıklar ve damar duvarı geçirgenliğinin artması sonucu beslenme bozukluğu gelişir. Bu beslenme bozukluğunun ağırlığına ve yaygınlığına bağlı olarak hastanın görmesi de etkilenir.

Diyabetik retinopatide ağ tabakadaki kanamalar, sızıntılar ve diğer değişiklikler tek tek değil bir bütün olarak değerlendirilir ve evre ile ifade edilir. Diyabetik retinopati başlıca iki evreye ayrılır. Daha erken evre olan nonproliferatif diyabetik retinopati (NPDR) ve de daha ileri evre olan proliferatif diyabetik retinopati (PDR).
Bu iki evre arasındaki en önemli fark nonproliferatif evrede kanamalar, sızıntılar göz duvarında ağ tabakanın içerisindedir. Proliferatif diyabetik retinopatide ağ tabakanın beslenme bozukluğu daha da arttığından anormal damar oluşumları gelişir ve değişiklikler sadece ağ tabaka içinde sınırlı değildir artık göz küresinin içine doğru uzanırlar. Bu anormal olan yeni damarlar normal damar yapısında değildirler, bu nedenle hem daha çok sızdırırlar hem de göz boşluğuna kanamaya meyillidirler.

Her iki evrede de ortaya çıkabilen sarı noktadaki (maküla) değişikliklere diyabetik makülopati adı verilir. Diyabetik makülopatide kendi içinde ağırlığına göre sınıflandırılır. Burada damarlardan sızıntı sonucu gelişen klinik olarak belirgin maküla ödemi henüz nonproliferatif diyabetik retinopati evresinde bile görme bozukluğuna yol açar.

Diyabetik retinopati ister tip 1 ister tip 2 diyabetli olsun her diyabetli de ortaya çıkabilir. Diyabetik süresi uzadıkça diyabetik retinopati görülme riski de artar. Diyabet süresi 15 yıl üzerinde olanların yaklaşık %75inde, yani 4 hastadan 3’ünde diyabetik retinopati saptanır.

Diyabetik retinopatide ortaya çıkmış damar bozukluklarını iyileştirmeye yönelik ilaç tedavisi henüz mümkün değildir. Ancak gözdibinde ağ tabakasının keskin görmemizi sağlayan maküla-sarı nokta bölgesinde görmeyi tehdit edecek derecede sıvı birikiminde damarlardan sızıntıyı ve buradaki sıvıyı azaltmak veya ağ tabakada anormal damarlar geliştiğinde bu damarların gerilemesini sağlamak amacıyla laser tedavisi (argon lazer) ve anti VEGF denilen göz içi enjeksiyonlar yapılmaktadır.

Proliferatif diyabetik retinopatinin daha geç evrelerinde göz boşluğuna kanama olupta geri çekilmediğinde veya bağ dokusu gelişip ağ tabaka üzerinde çekintiler yapması gibi durumlarda ise bunları temizlemek için vitrektomi ameliyatı uygulanmaktadır.

Prof. Dr. Ümit AYKAN

Advert

Advert

Advert

Advert
DİĞER HABERLER
Cesur Durak, Arad'da konferans verdi

Cesur Durak, Arad'da konferans verdi

06-03-2024 - SAĞLIK

"İyi olacak hastanın MEMORİAL ayağına gelir"

15-02-2024 - SAĞLIK

Reklamı Geç
Advert